"Hikayeleşen Kareler, Fotoğraflanan Cümleler"

Günümüzde her ne kadar, özellikle mutluluk formülü olarak dayatılan “Anı yaşa, şimdiye bak,” türünden sözleri sık sık duysak da, elimizde değil, hem kişisel ve hem de toplumsal geçmiş hep yanı başımızda bir yerlerde. İnsanız nihayetinde, bir belleğimiz var ve o bellek sürekli kaydediyor. Üstelik o bellek bilgisayarın belleğinden farklı. Hiçbir şey çöp kutusuna taşınamıyor. Belleğimizden silindiğini zannettiğimiz, bir olay herhangi bir uyarıcıyla birden geri geliveriyor. İşte mekânlar, özellikle hepimizin ortak kullandığı mekânlar bu nedenle insanlık için çok önemli aslında.
Neyse, sadede gelmek gerekirse Kasaba’mızdaki bir kamusal mekândan, Hacı Mehmet Sucu Caddesi’nden söz etmek istiyorum. Orman İşletmesi Binası’nın hemen arkasındaki bu caddede ilk evler altmışlı yıllarda yapılmaya başlanmış. Cadde diye geçiyor ama bende bir sokak duygusu yarattığını söylemeliyim. Sanırım çok yoğun bir araç trafiği olmaması birinci etken bunda. Tarihini bana kısaca anlatan kişi cumhuriyetle aynı yaştaki emekli öğretmen sevgili Fikret Sucuoğlu oldu.
Çaylık mevkiiymiş o tarihlerde bu cadde. Kasabanın da epey dışındaymış. Öğretmenler keşfetmiş ve birer ikişer toprak alıp ev yapmışlar kendilerine. Şimdilerde burada yaşayan hemen hemen herkesin ya babası ya annesi öğretmen... Kimileri evlerini müteahhitte verip beş katlı çok daireli apartmanlara dönüştürmüş olsalar da, bazı mirasçılar tek ya da iki katlı evlerin ilk hallerini koruyorlar hala. Ah, evet bir de güzelim çam ağaçları!.. Boylarına bakınca öğretmenlerin bu bölgeye geldikleri zamanlarda dikilmiş oldukları anlaşılıyor. Arnavut kaldırımı döşeli yolun iki yanından yükselen bu ağaçlar, dikildikleri tarihten bu yana geçmişi korumak üzere nöbete bırakılmışlar gibi…
Kent içinde koşuştururken bir ara yolunuzu Hacı Mehmet Sucu Caddesi’nden geçirseniz keşke. Muhtemelen hoş bazı duygular canlanacaktır benliğinizde...
