"Hikayeleşen Kareler, Fotoğraflanan Cümleler"

Geriş kahvelere doğru giderken sağ tarafımızda beliriveriyor LebiDerya… Birimiz görmüşüz daha önceden dükkanın içini, diğerimiz görmemiş. Şıp diye seveceksin diyorum Ender’e ve hiç aklımızda yokken giriveriyoruz kapısından içeri.

Sahibesi Sevgi Kebapçıoğlu odasında bir mozaiğe gömülmüş, müzik eşliğinde sanatıyla kim bilir hangi âlemdeyken, bizim varlığımız onu bulunduğu yerden çekip çıkarıyor. Güler yüzle karşılıyor bizi sağ olsun. Dükkanını şıp diye seviverdiğimizi aktarıyoruz kendisine, hoşlanıyor. Dilediğimizce gezip fotoğraflayabileceğimizi söylüyor. Ender büyük bir iştahla eşyaların arasında deklanşöre aralıksız basmaya başlıyor. Ben Sevgi Hanım’la bir sohbet tutturuyorum.



Öncelikle üzerine çalıştığı mozaik ilgimi çekiyor tabii. Kendisinin aynı zamanda bir mozaik sanatçısı ve hocası olduğunu öğreniyorum. Gerçi artık ders vermiyormuş ama sipariş üzerine mozaik çalışmaya devam ediyormuş. Demek ki, sayfalarımızın işleyen eller bölümünde de Sevgi Hanım’la buluşacağız.

Burhaniyeli olup olmadığını soruyorum. Aslen Bandırmalı imiş ama Ankara’da TRT’de uzun yıllar yayın şefliği yaptıktan sonra emekli olunca kasabamızı seçmiş yaşamak için. On yıldır burada. “Kıraç bir yer olsun istedim yerleşeceğim mekân, yaptığım işleri bilmesinler ama benimle birlikte öğrensinler diye düşündüm” diyor. Sonra ekliyor, “Bence bu dükkânı gezip görenler öncelikle atmaması gerektiğini öğreniyor bence.”






Lebiderya Sevgi Hanım’ın yurtiçinden ya da yurtdışında topladığı çeşit çeşit eşya ile tıka basa dolu. Tıka basa dediğime bakmayın ama öylesine özenle yerleştirilmişler ki, onca eşya içinde hepsini ayrı ayrı fark edebiliyorsunuz.







Adım adım geziyor musunuz bu iş için diye soruyorum. “Yok, ama gittiğim yerlerde hep bir şeyler buluyorum ve getiriyorum. Köylerde dolaşmıyorum ben. Antika toplamıyorum. Antika ayrı bir iş, benimki genelde nostalji. Birkaç antika parça da var ama asıl işim o değil. 60’lı, ‘70’li yılların, hatta belki 50’li yılların eşyaları bunlar. Antikacı olmak çok farklı ve dediğim gibi benim işim değil o,” diyor.













Dükkânda göreceğiniz her şeye bedelini ödemek koşuluyla sahip olabilirsiniz. Eskiyi seviyorsanız, çocukluğunuzun eşyalarına nostaljik bir özlem duyuyorsanız baştan söyleyelim, bir şeyler almadan çıkmanız pek mümkün değil. Ama işin güzel yanı 10 liraya bir yapma çiçek de bulabilirsiniz, 4.500 liraya bir piyanoda. Ayrıca birçok eşya eski olmanın yanı sıra işlevsel de. Örneğin eski ahşap radyoların dış görüntüsünü bozmadan, içlerine fm kanalı olan mekanizmalar taktırmış Sevgi Hanım.





Lebiderya ‘da zaman nasıl geçti anlamıyoruz. Kâh bir kül tablası, kâh rafına tabakların dizili olduğu bir tabaklık, kâh bir radyo velhasıl çocukluğumuzdan, gençliğimizden beynimize yer etmiş bir dükkân dolusu eşya sanki bize zamanda bir yolculuk yaptırmış gibi. Ama öyledir değil mi? Geçmişten günümüze gelmeyi başarabilmiş mekânlar, objeler, hatta kelimeler, bazen bir koku ya da bir müzik bize tarihimizi hatırlatmaz mı? Tarihi hatırlamak iyidir diye düşünüyorum ben. Şimdi bulunduğumuz noktayı anlamlandırmak açısından yani.
