"Hikayeleşen Kareler, Fotoğraflanan Cümleler"

Anadolu’da bakırın ev eşyası ve süslemede kullanımının MÖ 7000 lere kadar uzandığı söyleniyor. Mutfakta kap kacak olarak kullanılmaya başlanmasıyla kalaycılık zanaatinin de keşfedilmiş olması gerek. Çünkü kalay, sürekli kullanım ve ısıtma nedeniyle ortaya çıkan bakırın, saklanan yiyeceklerle etkileşime geçmesi sonucunda, meydana gelebilecek zehirlenmelere karşı, açığa çıkacak bakır oksiti ve bakır sülfatı gibi maddeleri bloke ederek korunma sağlayan madenî bir malzeme...
1950'lere kadar ülkemizde her kentin, her kasabanın bütün semtlerinde var olan kalaycılar, plastik, çelik, alüminyum, teflon ve diğer kap kacak kullanımının yaygınlaşmasıyla birer birer yok olup gitmiş. Şimdilerde bakır kaplardan vazgeçmeyen insanlar sayesinde tek tük varlıklarını sürdürmekteler.


Geçtiğimiz günlerde kasabamızın tek kalaycısı Sadullah Kafadengi'ne ulaşma şansı bulduk. Evinin önünde, kendi çabalarıyla oluşturduğu küçük atölyesinde hem sohbet ettik, hem de bu yok olmaya yüz tutmuş mesleği fotoğraflayıp Burhaniye'nin arşivine ekledik.
Sadullah Kafadengi 14 yaşında çırak olarak başlamış kalaycılığa. Şimdi 55 yaşında kendisi. O gün bugündür hep aynı mesleği yapmış. Şimdilerde şikayetçi tabii. Eskiden karış karış Anadolu'yu gezerlermiş kalaycılık yaparak. "Paraları koyacak yer bulamazdık" o zamanlar diyor kendisi.


Dedeleri 1959'da Edirne'den Burhaniye'ye göç etmişler. Sadullah Usta doğma büyüme buralı.



Muhabbeti bol bir iş kalaycılık, açık alanda, bir yandan işini görürken bir yandan sağa sola laf yetiştirebiliyor Usta. Sadullah Usta’nın dayısı Hüseyin Çekiç de oradaydı. Şimdilerde 77 yaşında ve kendisini emekli olarak tanımlıyor ama hayatı boyunca hep kalay işi yapmış bir insan.




Hoş sohbet bir insan dayı, bize kalaycılıkta kullanılan alet edavatın eski adlarından söz etti. Örneğin kalaylanacak kabın varsa eğri büğrü yerlerinin düzeltildiği örse bir zamanlar pehlivan denirmiş, aynı esnada kullanılan çekice ise karaman… Ateşin yandığı ocağın ismi aslan yatağıymış bir zamanlar, ateşi kuvvetlendiren körüğün adıysa hu çeken… Makasın adı hille biçen, ateşin üzerindeyken sıcak olan tepsiyi tencereyi çevirmeye yarayan aletse aksakal… Ak sakallığı nereden geliyor diye sorduğumuzda, eli yanmasın diye yardım ediyor ya kalaycıya dedi.




Kalaycılığın temel olarak üç aşaması var. Biri tavlama denilen daha önceden kalaylanmış kabın üstündeki birikintilerin ateş yardımıyla yakılması… İkincisi kabın yağ türü kalıntılardan iyice temizlenmesi için kumla ovulması, üçüncüsü de kalay aşaması…
Kalaya hazır hale getirilen kap, ateş üzerinde ısı ile tavına getiriliyor ve çubuk halindeki kalay yine ısı sayesinde kaygan bir şekilde kaba sürülüyor. Kalayın kalaycı pamuğu ve nişadır yardımı ile zemine düzenli şekilde dağıtılması işlemiyle son buluyor.










Ateşin başında, bir yandan terleyerek işini yapan Sadullah Usta'ya yaptığın işin zorlukları çok mu diye sorduğumuzda, "Ekmek bile çiğnemeden yutulmaz, öyle değil mi?" diyor. "Tabii zorlukları var ama ben işimi severek yapıyorum," diye devam ediyor. Burhaniye'ye söylemek istediğin bir şeyler var mı diyoruz son olarak, "Ne olsun, yok bir şey... Seviyorum burayı sadece onu söyleyin" derken gülümsüyor.

