"Hikayeleşen Kareler, Fotoğraflanan Cümleler"

Yunus Nadi Pasajında, bir müzik emekçisi ile, Ümit Ülperen ile birlikte olduk geçtiğimiz günlerde. Sohbet çok sevdiğim, pek popüler olmayan bir türkü üzerinden başlayınca devamı da keyifle geldi doğal olarak. Bilen bilir, hani Balkanlardan göçmen bir kızın türküsü; "Bir Romen kızı göründü Tuna boyunda" diye başlayan, " elinde bir deste gül, hem de koynunda" diye devam eden türkü... Bir kaç yıl önce, birçok ünlü ismin seslendirdiği otuz parçanın yer aldığı albümde Ümit kardeşimiz de bu türküyü okumuş. Ben türküyü mırıldanınca Ümit Ülperen bir bilgiyle hemen oracıkta, daha sohbetin başında zenginleştirdi bizi. Bu türkü iki ayrı makamda okunurmuş, bir tanesi benim mırıldandığım buselik makamı, diğeri ise onun albümde seslendirdiği kürdi makamı...


Ümit Ülperen'in elleri birden çok konuda işliyor, hayatın üretimine katkıda bulunuyor. Her şeyden önce bağlama denilen müzik aletinden muhteşem nağmeler yükseliyor elleri sayesinde, kendisinin bestelediği ve sözlerini yazdığı 12 eserini bir araya getirdiği bir albümü var. Ayrıca bağlama metodunu Türkçe ve İngilizce olarak yazdığı ve Dünya'da bir ilk olduğunu söylediği bir metod kitabı var. Sadece bağlama değil, birçok müzik aletinin tellerini değiştirip onların sesine bir düzen verme becerisi de mevcut. Kendisinin ifadesi ile, küçük ve orta çaplı tamiratlarını yapıyor enstrümanların. Bütün bunların yanında belki de hepsinden önemlisi, bildiklerini genç, yaşlı, çocuk demeden- 8 yaşından 84 yaşına kadar öğrencisi var- aktardığı kursların düzenleyicisi ve eğitmeni...



Bu arada belirtmeden geçmeyelim, kendisi Ege Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu.
"Okulda aldığım eğitim Türk Halk Müziği eğitimi" diyor kendisi. "Yetiştirdiğim öğrencilerden güzel sanatlara, konservatura giren, hatta müzik öğretmeni olmuş öğrencilerim var" diye ekliyor. 26 yıldır enstrüman çalıyor. 12 yaşında başlamış bağlama çalmaya. Sözün bir yerinde yeteneğin babasından geldiğini keşfediyoruz. Ümit Ülperen'in babası da bağlama çalarmış. "Babam" diyor, "Musa Eroğlu'yla birlikte de bağlama çaldı." Ali İhsan Ülperen, Ümit Ülperen'in babası... Babasının sayesinde çok küçük yaşta Ali Ekber Çiçek'i tanıma fırsatı olmuş kendisinin.
Ali Ekber Çiçek, Ayvalık Artur Sitesi'nde otururmuş o zamanlar ve pazartesi günleri Burhaniye'ye gelirmiş. Şöyle diyor Ümit Ülperen:
"Ali Ekber Hoca'nın benim saz çalmamda çok büyük bir etkisi var, çünkü onu tanıdığım zamanlar bağlamayla ilgili olarak aşka geldiğim zamanlardı. 13 yaşındayım, bu dükkanda Hoca bağlama çalıyordu ve ben de pür dikkat onu izliyordum. Hoca bir ara bağlama çalmayı durdurdu ve bana evlat, ben saz çalıyorum, sen dinliyorsun ve gözünün içi parlıyor. Sen saz çalıyor musun diye sordu. Bir yıldır çaldığımı söyledim. Seviyor musun dedi. Aşığım Hocam bağlamanın tınısına diye cevap verdim. Sizi televizyondan izliyordum, sizi şimdi böyle canlı izlemek benim için çok büyük bir şans dedim. Hoca bana ellerini uzattı, parmak uçlarını gösterdi. Ezik ve nasırlaşmış durumdaydı parmak uçları. Sonra benim için altın değerindeki şu sözleri söyledi:
'Bak ben 55 yıldır bağlama çalıyorum, biz Erzincan dağlarında davar güderdik, hayvanları güderken cura çalardım ben. Günde bir oturuşta, soluksuz 3 saat çalışırsan, bağlamayı elinde tutmaya başlarsın, bunun üzerine bir 3 saat daha çalarsan bu sefer bir şeyler öğrenmeye, öğrendiklerini pekiştirmeye ve bağlama çalmaya başlarsın. Ama bir 3 saat daha çalarsan bu işten ekmek yemeğe başlarsın ve belki de bir sanatçı olursun, belki diyorum, çünkü herkesin içinde o aşk olmayabilir. '
Dedim ya, bu sözler benim için çok değerliydi ve hiç unutmadım. Günde zaten altı saat bağlama çalardım, sonrasında on iki, on üç saat çaldığım, bağlama elimde uyuya kaldığım çok oldu."











Sohbetimiz esnasında bağlamasını almak üzere içeri giren bir kişi, enstrümanını denerken kulaklarımıza kısa da olsa bir ziyafet çekiyor. Belli ki işinin ehli bir kişi, ne yalan söyleyelim mutlu oluyoruz!



Sohbetin devamında bir enstrümanın, olmazsa olamayacağı telleri konusuna geliyoruz. Bir yandan işin ustası Ümit Ülperen bir bağlamanın tellerini değiştirirken, diğer yandan bu konu hakkında bize bilmediğimiz yeni bilgiler aktarıyor.
"Almanya'dan ithal geliyor teller. Reston marka... Bu sadece müzik teli değil, tel üreten bir firma. Çapına göre bu tellerin bir kısmı da enstrümanlarda kullanılıyor. Her enstrümanın ayrı çaplı tele ihtiyacı vardır. Bunu üreten firma, aynı zamanda mesela arabada kullanılan başka bir teli de üretiyor."
Bu arada bam teli de sohbetimizin içinde yer alıyor. Bam teli diğerlerinden farklı, o tok sesi elde edebilmek için özel üretiliyormuş. Hem sicim ve hem de ipeğin üstüne ayrıca bir başka tel sarılıyormuş bam telinin.
Bağlamanın tel değişimi bitip düzeni de sağlandıktan yani akort edildikten sonra, bir güzellik de Ümit Ülperen yapıyor kulaklarımıza. Haydar haydar'dan kısa bir bölüm çalarak içimiz coşturuyor.








Yaklaşık bir saat süren sohbetimizin sonuna yaklaşırken sözü bu çok yönlü işleyen ellere, onlara yön veren akla ve yüreğinden gelenlerle bağlamayı konuşturan duygulara sahip Ümit Ülperen'e bırakıyoruz.
" Ben kendimi sadece Burhaniye'de değil, Körfez'de misyon sahibi biri olarak görüyorum. Çünkü benim kişisel olarak saz çalmam kişisel başarım olabilir ama ben burada artık bunu bir paylaşım, bir bayrak yarışı olarak görüyorum. Yani, biz ustalarımızdan aldık, mesela Ali Ekber Hoca'dan el aldım ben, sonra bunu akademik bilgiyle birleştirdim. Şimdi de bunları insanlara aktarıyorum.
Bir de açıkçası yerel yönetimler tarafından daha çok sahiplenilmek isterdim. Örneğin albümümü yaparken bütün kazancımı ona yatırmıştım ve on yedi belediye dolaştım Körfez'de, sözler aldım ama sonrasında hiçbir gelişme olmadı. Oysa başka türlü olsaydı, elbette bana da yararı olacaktı, fakat bölgenin de tanınmasına da desteği olacaktı durumun. Biraz kırgınlık, küskünlük nedeniyle de olsa gerek, beş altı yıldır kursiyerlerimle geçmişte yaptığımız gibi hiçbir konser, etkinlik düzenlemedik."

Bize armağan ettiği, nice emeklerle ürettiği albümünü minnetle kabul ederek yanından ayrılıyoruz Ümit Ülperen'in.
Yanı başımdaki bir iş yeri, orada bir insan, üstelik daha önce alışverişte bulunduğum bir insan... Hikayesini öğrenebilmek ancak bugüne kısmet oldu işte. Ender'le yaptığımız işi en çok bu yüzden sevdiğimi bir kez daha düşünüyorum. Bizim açımızdan insanlara dokunabilmenin, başkalarının söyledikleriyle değil de onlarla bizzat yüz yüze gelip sohbet ederek tanışmanın vesilesi aynı zamanda yaptığımız iş. Teşekkürlerimizle!...
